27 Nisan 2021 Salı

OKULSUZ TOPLUM- SCHOOLING THE WORLD

 OKULSUZ TOPLUM 

 Ivan Illich okulsuz toplum eserinde, okulsuz bir toplumda çocukların kendilerinin olabileceğini en azından kendileri olmayı öğrenebileceklerini ileri sürmüştür. Okulun bireylerin yeteneklerine ve yaratıcılıklarına yer vermediğini ve buna özgür bir ortam oluşturmadığını dile getirmiştir. Bunun aksine okulun yaratıcılığı körelttiğini ve bireyleri belirli ölçülere ve değerlendirmelere zorunlu kıldığını söylemiştir. Okullu bir topluma karşın okulsuz bir toplumu savunmuş ve bunun için çeşitli önerilerde bulunmuştur. 

  Okulların artışının silahlarının artışı kadar tehlikeli ve yıkıcı olduğunu söylemiştir. Bu durum yalnızca öğretmenlerin gelir kaynağını sağlayabiliyorken, onların işine yararken öğrencilerin öğrendikleri bilgiler ise onlar için bir öneme sahip olmamakla kalmıştır. Kuramsal bilgiler çocukların okula ihtiyaç duyduğunu, çocukların öğrenmeyi yalnızca okulda gerçekleştirebileceklerini söylüyor. Fakat bu kuramsal bilgi okulun bir ürünüdür. Tüm bunlara gerek kalmadan öğrenci birçok şeyi kendisi bir öğretmene ihtiyaç duymadan öğrenebilir. Okulun bireyleri hayata hazırlamada onları yabancılaştırdığını ve yaratıcılıktan yoksun bıraktığını söylemiştir. Halbuki  Okulsuz bir toplumda kişi kendi beceri ve isteğine göre eğitim kuruluşlarında bunları gerçekleştirebilecek imkana sahip olabilmektedir. Kitap da okullarda tüketici bir toplum yetiştiğinden ve kendi siyasi görüşlerine bireyler yetiştirdiğinden bahsetmektedir. 

 Verilen müfredatlar konuların sınırlandırılmış olması ve bunun ötesine geçememek onların hayal güçlerini sınırlandırdığını ve onları sosyal yaşamdan alıkoyduğunu söylemiştir. Okulun birey için bir enerji ve zaman kaybından başka bir şey olmadığını söylemiştir. Bu yüzden onların okula devam etme zorunluluğu onları toplumsal kültürden uzaklaştırmaktadır. Ve en acısı onları bir öğretmene bağlı kılmaktadır. Ivan ılllich aslında okullu bir toplumun gerekli olmadığına hatta ortadan kaldırılmasının daha uygun ve iyi olabileceğini söylemektedir.


SCHOOLING THE WORLD

 Belgeselde insanlar kendi yaşantılarından gördükleriyle, deneyimleriyle, tecrübeleriyle, değer ve kültürlerle çocuklarını eğitiyorlardı. Kalkınmayla birlikte modern eğitim sistemi bir zorunluluk haline getirilmiş çocuklar ailelerinden kendi topraklarından ve kendi kültürlerinden uzaklaştırılmıştır. Batı eğitim sistemini benimseyerek gelecekte iyi bir doktor ya da mühendis olma düşüncesiyle devlet bu çocukları kendi sistemlerine dahil etmeye çalışmıştır. Batıda yer alan eğitim sisteminin bir ilerleme olduğunu ve para kazanmanın, iyi yerlere gelip rahat bir yaşam sürmenin bu düşünceyi benimsemelerinden geçtiğini onlara aşılamıştır. Onları zorla ailelerinden kendi yaşam biçimi ve kültürlerinden alıkoymak onları tek düze bir kalıba sokmak onların hepsinde aynı sonuçları doğurmaktadır. Yaşlılara bir şey sorulduğunda ben bilmem deyip soruyu çocuğuna sorulmasının istenmesi bile onların hiçbir şey bilmediklerini okuyan çocukların onlardan çok daha bilgiye sahip olduklarını söylüyorlar. Ama bu insanlar kendi toprak yapılarını bilen, kendi ihtiyaçlarını giderebilen, kendi eken biçen ve suyunu bilen insanlar. Okullarda ise bu yalnızca çocuklara okutulmakta ve konu bilimsel açıdan ele alınmaktadır. Bu durumda bu çocukların o insanlardan daha çok şey bildiklerini iddia etmek beynimizin bir yanılsaması olabilir. Çünkü olaylara geniş açılardan bakmıyoruz. Daha doğrusu bakamıyoruz. Bakabilsek bugün bu yapıları iyilik amacıyla yapan insanların aslında kötülük yaptığını çok rahat bir şekilde görebiliriz. 

 Onların doğayla iç içe olmasını sağlamak yerine onlara şehirli tüketici kültürünün ürünlerinin nasıl kullanacaklarını öğretmekle kalıyorlar. O topraklarda yaşayan bir doğanın parçası haline gelmiş insanlar bir ormanın ya da bir dağın oluşumunu ruhunda hissedebilirken, çocuklar bu hissiyattan mahrum bir şekilde sadece onları bilimsel açıdan nasıl oluştuğunu öğrenmekle kalmakta maalesef. Ama yine de tüm bunlar bir önem arz etmemekte. Çünkü eğitimden yoksunsan cahilsin ve batıl inançlara inanıyorsundur. Yani bu da demek oluyor ki okula gidersen ilerlersin ve geri kalmazsın. Peki tüm bu eğitimi alan insanlar neden işsiz, başarısız ya da okulu yarıda bırakmak zorunda kalıyor? Çünkü bu çocuklar belirli ölçülere tabi tutulmakta. Sonuçlar kötüyse eğer sen başarısız damgası yiyorsun. Halbuki tüm bu çocukların farklı bakış açıları çeşitli hayal güçleri ve kapasiteleri var. Onları sahici bir ortamdan alıp dört duvar arasına koyuyoruz. Onları bir şeylere zorunda bırakıyoruz. Ve bizlere yıllarca öğretilen aynı şeyleri onlara zorla öğretmeye çalışıyoruz.

 Kitap ve belgeselde geçen konu da okulsuz bir toplumu ele almakta. Okulun insan yaşamında sanıldığı gibi yarar sağlamadığını hatta bunun bir zaman kaybından başka bir şey olmadığı apaçık ortada. Hem kitapta hem belgeselde okulun bir hapishaneden farksız olduğunu, okulun zorla çocukları dünyadan alıp koparıldığından bahsetmektedir. Okulun bireyleri hesaba katmadığına ve insanlarda hep aynı sonuçları doğurduğuna dikkat çekiyor. Üreten yerine tüketici rolü üstlendiğimizi yaratıcı olmayı ve hayal güçlerimizi kullanabilmek yerine bunların ölmesine yol açan bir yer olduğu söylenmektedir. Yaşayan değerlerimizin gittikçe kaybolduğuna ve bunlardan gittikçe uzaklaştığımıza değinilmektedir. Eğitim algısının insanların yanlış anladığını ve eğitimin yalnızca bilgi aktarmaktan ibaret olmadığı söylenmiştir. Sonuç olarak okulsuz bir toplum anlayışının daha yararlı olacağı elbet bir gün anlaşılacak ve insanlar olaya çok daha geniş açıdan bakabilecek. İstenen bu fakat ne olacağı ilerde bizlerin neler beklediğini bilmiyoruz.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder